18 Haziran 2011 Cumartesi

Tıraş keyfi mi? Tıraşın keyfi mi olurmuş?

Başlığı görür görmez bu ifadeyi verenlerden misiniz? O zaman bu blog tam size göre. Günümüz yaşam standartlarının getirdiği tekdüze alışkanlıkların çoğu kişi için tıraş bir keyiften ziyade, zorunluluğa, mecburiyete dönüştürdüğü açık. Fakat; ya ben size, traşkeyfim sayesinde sizin için tıraş olmak bir keyfe, erkeksi bir seremoniye dönüşecek, en büyük probleminiz işe gitmeden önce apar topar tıraş olabilmektense, tekrar tıraş olabilmek için sakallarınızın uzamasını beklemesi haline geleceğini söylersem ne düşünürsünüz?


Bakmayın öyle, ciddiyim. Ben; her ne kadar sakalımın ilk çıktığı dönemlerden beri ıslak tıraşı severek olan azınlıktan biri olsam da, son zamanlarda kaliteli tıraşa dönme konusunda bazı arkadaşlarımın aklını çelmeyi başardım. Gerekli ekipmanları alıp, yönlendirmeleri de yaptıktan sonra, bir süre sonra hepsi tıraşa keyif olarak bakmaya başladılar. Tıraşın keyfi mi olurmuş diyen bu adamları, gün boyu internette tıraş videoları izler halde buluyordum. 

Günümüzde sosyal hayatın hayatımızdaki ufak zevklerden çalmasını bir yana bırakırsak, özünde erkek için tıraş , her zaman kişinin kendisiyle baş başa kaldığı,  aklındakileri, düşünmeyi, dertlerini, tasalarını, üzüntülerini, sevinçlerini bırakıp o kısa süreç boyunca zihnini boşaltıp, adeta meditasyon yaparcasına kendini rahatlattığı bir eylem olmuştur. Tıraşın iki aşaması vardır, birincisi zorunlu olan sakallardan arınma eylemi, ikincisi bu eylemi uygularken alınan haz.




Bir saniye, hemen gülmeyin lütfen. Bu konu bu kadar basit ve gülünecek olsa, dünya çapında on binlerce üyelere sahip tıraş forumları, bloglar, kaliteli tıraş ekipmanları, sayısız youtube videoları, eskilerden günümüze hala üretilen ustura ve jiletli tıraş makineleri hala olur muydu?.. Yoksa siz böyle sonuçlardansa;


şöyle kalmayı mı tercih edersiniz?


Tercih sizin. Eğer buraya kadar hala benimleyseniz, doğru yoldasınız demektir. Okumaya devam edin. 

Peki aradaki fark neden kaynaklanıyor? Neden benim için tıraş bir keyifken, size ızdırap geliyor? Hiç yöntemlerinizi düşündüğünüz mü? Kullandığınız ekipmanları gözden geçirdiniz mi? Babanız size temel tıraş bilgilerini öğretti mi? Düşününce eksiklikler yavaş yavaş ortaya çıkıyor değil mi? 


Çocuklara küçükken nasıl hijyen eğitimi, diş fırçalama eğitimi vs. veriliyorsa, bana göre ideal yaşa geldiğinde babası ya da bir aile büyüğü tarafından, sakalları yenice çıkmış bu taze ve bilgisiz delikanlıya da temel tıraş eğitimi de verilmelidir. Aksi taktirde adeta bir kişilik bozukluğu oluşuyormuşçasına, zamanında doğru düzgün tıraş eğitimi almamaktan, sonrasında tıraştan nefret etmeye hatta, sırf bu yüzden hayatının büyük bölümünde sakallı kalmaya varana kadar gidebilir. 

Elbette herkes sakal bırakabilir, ama sırf tıraş olmanın cildine iyi gelmediğini düşündüğünden sakal bırakmak bir problemdir. Bu bakımdan en başta alınacak temel eğitim çok önemlidir. Ha, babanız siz kendinizi bildiğinizden beri elektrikli tıraş makinesi kullanan birisiyse, o zaman yapacak bir şey yoktur tabi. Kayıplar sizden önce başlamıştır. Fakat hala şansınız var. Özellikle bu blog tıraşa yeni yeni başlamış ve bir türlü ne yapacağına, nasıl yapacağına karar veremeyen genç arkadaşlar için çok yararlı olacaktır. 


Tıraşta sınıfta kalan, tıraşı kabus olarak gören kişilere şöyle bir göz gezdirelim.

 

1. Genç ergenler: Biraz önce bahsettiğim örnekler. Babasından ya da bir aile büyüğünden temel tıraş eğitimi almamış/ alamamış bundan dolayı ne yapacağını bilemeyen, bir türlü iyi sonuç alamayan, sürekli bir yerlerini kesen, kıl dönmeleri yaşayan, tıraş sonrası cildi alev alan en yardıma muhtaç günahsız tazeler. 

Sonuç:






2. Tıraş makinesine kaçanlar: Genç ergenimiz jilette aradığını bulamayınca çevresinden aldığı yönlendirmelerle  çareyi elektrikli tıraş makinesinde aramaya başlar. Her ne kadar suya sabuna dokunmadan "tıraş meselesini" halledebilmeyi başarmış olsa da, o da ne sonuçlar hala kötüdür. Kıl dönmeleri, cilt kurması, yanma hissiyatı, orda burda, özellikle boyun altında kalmış sakallarla birlikte gelen kötü sonuçlar. Üstelik sürekli bıçak ve elek değişimi zorunluluğu ve temizlik sıkıntıları işin tuzu biberi olmaktadır.



Sonuç:




3. Üçüncü faza geçerek tıraştan soğuyanlar: Bunlar artık yukarıdaki evreleri yaşadıktan sonra iyiden iyiye, tıraş, sakal kelimelerinden tiksinen, ömür boyu tıraş olmak istemeyen, çok gerekirse arada bir elektrikli makinelerle sakallarını kısaltan kişiler. Bunların yüzlerine güneş gelmediği için vitaminde alamaz. Yanakları balta girmemiş orman gibi olan bu ezilmişler; ömür boyu kaderlerine razı olurlar.

Sonuç:



İtici ve sağlıksız olması bir yana erkeğin imajını tamamen değiştiren bir durumdur bu. Modern hayatın gerektirdiği üzere pek çok ortamda temiz tıraşlı olmak bir mecburiyetken, bugün hala en sağlıklı tıraş yöntemi ıslak tıraştır. Düzenli yüzün yıkanması, cildin sabunlanıp yağ ve kirlerden arındırılması, temiz cildin yeterli oksijen ve güneş ışığı alması sağlıklı bir yüz için önemlidir. Ha ben cilt uzmanı değilim ama, ekmeğin bayat olduğunu anlamak için de fırıncı olmaya gerek yoktur. Suya, sabuna dokunmadan temizlik olmuyor. Kıl dönmeleri, sivilceler, yağ bezeleri olması gerektiği gibi traş olmayan herkesin baş belası.

Yukarıdaki kaybedenler grubu neden kaybetmişlerdir peki? Kendi suçları mıdır böyle olması? Belki bazı nedenlerden ötürü tıraş eğitimi alamamış olabilirler. Ama araştırmamak, öğrenmeye çalışmamak bir hatadır. Hem de ömür boyu alışkanlıkları değiştirecek bir hata olabilir. İkinci en büyük hata da kolaya kaçmaktır. Özellikle tıraş konusunda kolaya kaçmak yapılacak en büyük hatadır.

-Yüzünüzü tıraşa hazırlamak zor mu geliyor, üşeniyor musunuz; kötü tıraş elde edersiniz.

-Esas tıraş gereçlerini kullanmak gözünüzü mü korkutuyor, tıraş makinesi ya da kartuşlu tıraş bıçakları mı kullanıyorsunuz, kötü tıraş elde edersiniz.

-Tıraş sonrası bir su çarpıp, yüzünüzü kurulayıp, hemen banyodan çıkıyor musunuz, kötü tıraş elde edersiniz.

-Tıraş 10 dakikadan uzun sürmesin, hemen bitsin mi istiyorsunuz, kötü tıraş elde edersiniz.

Sonuçlar yukarıda. O yüzden ayağınızı denk alıyorsunuz, ön yargılarınızı bir kenara bırakarak tıraşkeyfim' i takip etmeye başlıyorsunuz. Göreceksiniz ki çok uzun zaman önce unutulmuş ama genlerimize işlediği için kaybedilmemiş bir yeteneğiniz ortaya çıkacak. Şimdilik bu kadar. 

Bir sonraki yazımda genel cilt tipleri ve tıraş problemleri konusuna değineceğim, beklemede kalın. Tüm resimler temsilidir.

6 yorum:

  1. Merhaba,
    Elinize sağlık blog güzel olmuş. Ben de forum.donanımhaber'de ıslak tıraşla ilgili paylaşımda bulunmuştum geçen aylarda ferroburak mahlasıyla. Aslında bir forum kurulsa fena olmaz.

    YanıtlaSil
  2. Merhaba, teşekkür ederim. Evet ülkede bu konuyla ilgili bir forum eksikliği var. Ancak benim böyle bir forum için ne bilgi birikimim, ne de zamanım var. İki blogumu ancak idare ettirebiliyorum boş vakitlerimde.

    YanıtlaSil
  3. Kore malı bir tıraş makinem var. shark,asco ve astra kullanmayı en çok sevdigim bıçaklar. Bu konularda sohbet edebilecegim birini arıyordum. eklerseniz sevinirim. onur_x17@hot..

    YanıtlaSil
  4. Merhaba ne yaık ki ben msn ve benzeri programları kullanmıyorum. Ama bana mail aracılığıyla istediğiniz zaman ulaşabilirsiniz.

    YanıtlaSil
  5. abi ben çok kalmışım ama traş olmaya yeni başladım zaten.babamda traş makinası kullandığı için bende traş makinası kullanıyorum ama pek hoşnut değilim.babama göre jilete geçmeye gerek yok daha erken ama makineyle traş olurken sakallarım batıyor acıtıyor sonra kısa süreli kızarıyor.bide tersten alıyorum mecbur napıcam babamı nasıl ikna edicem veya bu acıyı nasıl dindirebilirim

    YanıtlaSil
  6. Yaklasik 15 yıldır tıraş olurum. Bu zamana kadar boşa yasamisim diyebilirim. Hazir bicaklara verdigim paralara mi yanayım. Her tıraşta lanet ettiren o yanmaya mi?
    Her seferinde yine mi tıraş olacağım gibi sıkıntılar vardı.
    Bu mesele ise tesadufen geldi aklıma hemen cin mali 3,5 luk bir sap tesadufen varmış en iyisinden pherma-sharp yaprak jilet (söylerken bile haz veriyor) 2 lira sanirim bu jilet boyle guzel keserse olene kadar kullanirim.
    İlk deneyimlere gelince tiras sonrası kolonya her zamankinden fazla yaktı gozlerim yaşardı. Ama tahriz olmadı.
    Biraz ferahladiktan sonra yüzümun nefes aldigini hissettim.
    Gerçekten de sakalim uzasa da tiras olsam diyorum.
    Biraz kullanayim bunlarin en iyi sapları varmış onlardan alacağım.

    YanıtlaSil